9 Nisan 2009 Perşembe

Feuerbach Üzerine Tezler

Feuerbach Üzerine Tezler

Karl Marx
Karl Marx tarafından sonradan kendisine esin kaynağı olsun diye kağıda dökülmüştür. Feuerbah Üzerine Tezler adı, Marksizm-Leninizm Enstitüsü tarafından konur.Tezler, 1844-47 tarihli ve "Feuerbach'a ilişkin" başlıklı not defterlerinde yer alır. Engels tezleri 1888'de Ludwing Feuerbach ve Klasik Alman Felsefesinin Sonu adlı kitapçık içinde ek olarak yayımlarken, daha anlaşılır kılmak için bazı değişiklikler yapar.

Birinci Tez

Şimdiye kadarki tüm materyalizmin -Feuerbach'ınki dahil- başlıca kusuru nesnenin(der Gegenstand), gerçekliğin, duyumluluğun duyumsal insan faaliyeti, pratik(Praxis) olarak değil öznel olarak değil yalnızca nesne(Objekts) ya da sezgi(Anschauung) biçiminde kavranmasıdır. Etkin yönün, materyalizmin tersine, idealizm tarafından -ama yalnızca soyut olarak, çünkü idealizm gerçek, duyumsal faaliyeti bu biçimiyle doğal olarak tanımaz- geliştirilmiş olmasının nedeni budur. Feuerbach, duyumsal nesneler (Objekte), düşünsel nesnelerden gerçekten ayrı nesneler ister, ama insan faaliyetinin kendisini nesnel faaliyet olarak kavramaz(gegenständliche). Bunun içindir ki 'Hıristiyanlığın Özün'de(Das Wesen des Christenthums), yalnızca teorik tutum, hakiki insan tutumu olarak görülür, ve pratik ise ancak iğrenç yahudice görünümüyle kavranır ve sabitleştirilir(Erscheinungsform). O nedenle de, devrimci, pratik-eleştirel faaliyetin önemini anlamaz.

İkinci Tez

Nesnel gerçekliğin insan düşüncesine atfedilip atfedilemeyeceği sorunu, bir teori sorunu değil, pratik bir sorundur. İnsan, gerçeği, yani düşüncesinin gerçekliğini ve gücünü, bu dünyaya aitliğini(Diesseitigkeit) pratikte kanıtlamalıdır. Pratikten yalıtılmış bir düşüncenin gerçekliği ya da gerçeksizliği konusundaki tartışma, tamamiyle skolastik bir sorundur.

Üçüncü Tez

İnsanların, koşulların ve eğitimin ürünü oldukları, dolayısıyla değişik insanların başka koşulların ve farklı eğitimin ürünü oldukları biçimindeki materyalist öğreti, koşulların insanların kendileri tarafından değiştirildiğini ve eğiticinin kendisinin de eğitilmesi gerektiğini unutur. O nedenle, toplumu, biri diğerinin üstünde yer alacak biçimde, iki kısma ayırmak zorunluluğu ile karşı karşıya gelir. Koşulların değişmesi ile insan faaliyetinin değişmesinin örtüşmesi(Selbstveränderung), ancak altüst edici pratik biçiminde kavranıp ussal olarak anlaşılabilir.

Dördüncü Tez

Feuerbach, dinsel kendine yabancılaşma olgusundan (Selbstentfremdung), dünyanın biri dinsel tasarlanmış dünya, ötekisi gerçek (weltliche) dünya olmak üzere ikileşmesi olgusundan hareket eder. Onun uğraşısı, dinsel dünyayı, maddi temeline oturtmaktan ibarettir. Ama bu uğraşı sonuca ulaştırdığında, yapılması gereken esas işin hala yapılmayı beklemekte olduğunu görmez. Maddi temelin kendi kendinden koparak, özerk bir krallık gibi, bulutlara yerleşmesi olgusu, ancak bu maddi temelin içsel çekişmesi ve iç çelişkisiyle açıklanabilir. Öyleyse bu da ilkin kendi çelişkisi içinde anlaşılmalı ve ardından da bu çelişkinin kaldırılmasıyla pratik içinde devrimcileştirilmelidir. Demek ki, örneğin, dünyevi ailenin kutsal ailenin gizi olduğu bir kez keşfedilince, bu kez de bu birincisinin teorik olarak eleştirilmesi ve pratik olarak altüst edilmesi(vernichtet) gerekir.

Beşinci Tez

Soyut düşünceyle tatmin olmayan Feuerbach, duyumsal sezgiye(Anschauung) başvurur; ama duyumluluğu, duyumsal-insanın pratik faaliyeti olarak kavramaz.

Altıncı Tez

Feuerbach, dinsel özü insan özüne indirger(menschliche Wesen = human nature). Ama insan özü, tek tek her bireyin doğasında bulunan bir soyutlama değildir. Bu öz aslında, toplumsal ilişkiler bütünüdür.
Gerçek özün eleştirisine girmeyen Feuerbach, dolayısıyla:
1. Tarihsel akıştan koparak, dinsel duyguyu kendi içinde sabitleştirmek ve soyut -yalıtılmış- bir insan bireyini öncüleştirmek.
2. O nedenle, bu özü olsa olsa, tür olarak, birçok bireyi salt doğal biçimde birbirine bağlayan içsel, dilsiz genellik olarak kavramak zorunda kalır.

Yedinci Tez

İşte bu nedenledir ki, Feuerbach, dinsel duygunun kendisinin bir toplumsal ürün olduğunu ve tahlil ettiği soyut bireyin, belirli bir toplumsal biçime ait olduğunu görmez.

Sekizinci Tez

Toplumsal yaşam, özünde pratiktir. Teoriyi gizemciliğe saptıran bütün gizler ussal çözümlerini, insan pratiğinde ve bu pratiğin kavranmasında bulur.

Dokuzuncu Tez

Sezgisel(anschauende) materyalizmin, yani duyumluluğu pratik faaliyet olarak kavramayan materyalizmin vardığı en üst nokta, tek tek bireylerin sivil toplum (bürgerlichen Gesellschaft) içindeki sezgisidir.

Onuncu Tez

Eski materyalizmin bakış açısı, sivil toplumdur; yeni materyalizmin bakış açısı ise insan toplumu, ya da toplumsallaşmış insanlıktır.

Onbirinci Tez

Filozoflar dünyayı sadece değişik biçimlerde yorumladılar. Oysa asıl nokta onu değiştirmektir.

Etiketler:

0 Yorum:

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa